(YENİ) KÖYLÜLÜK 

Van der Ploeg (2008) (1) günümüz tarımında küresel ölçekte, kimi zaman iç içe geçen üç genel kategori belirler: (1) büyük şirket tarımı, (2) girişimci tarımı ve (3) köylü tarımı. Şu anda dünyada bir yandan tarımda endüstrileşme yaygınlaşırken, diğer yandan da, henüz küçük boyutlarda da olsa, insanların kendilerini koruma ve özerklik güdüsüyle toprakta geçimlik üretime başlama eğilimleri görülmektedir. van der Ploeg bu ikinci süreci “yeniden köylüleşme” olarak tanımlamaktadır.

Bu bağlamda (yeni) köylülük, nostaljik bir kategoriye değil, kişilerin ve toplulukların ekonomik özerkliğini güvence altına alan bir toplumsal yapılanmaya atıf yapar. Bireyler, aileler veya topluluklardan oluşan birimler yaşamlarını küçük ölçekli çiftçilik ile sürdürür. Literatürde ‘küçük meta üretimi’ile de özdeşleştirilen bu üretim tarzı günümüzde, yerel ve küresel ölçeklerde gıda güvenliği, iklim değişimi, ekosistem restorasyonu, sosyal adalet, açlık ve yetersiz beslenme gibi pek çok yakıcı konuda bir çözüm reçetesi olarak ortaya çıkmaktadır.

Üretim odaklı bir tanımlama olan ‘küçük ölçekli çiftçilik’ten çok ‘(yeni) köylülük’ kavramını öne çıkarmamızın nedeni, ikincisinin üretimi de kapsayacak şekilde, ama toplumun geneliyle ve doğayla ilişkileri de içeren bütünsel bir yaşam tarzını ifade etmesidir.

Van der Ploeg (2008) (1) köylülük durumunu şu ana özellikle tanımlar: Bağımlılık, yoksunluk ve marjinalleşme içeren hasmane bir ortamda özerklik, hayatta kalma ve ilerleme mücadelesi. Bu mücadelenin amacı öz-denetimli bir kaynak/üretim tabanı oluşturmak ve bunu geliştirmektir. Bu kaynak tabanı sayesinde insanın doğa ile ‘birlikte üretimi’ gerçekleşir. Bu birlikte-üretimin sağladığı iki temel işlev ise (1) hayatta kalma (temel ihtiyaçların temini) ve (2) pazarlarla etkileşimdir. Bu sürecin kendi kendini desteklemesi için de üretimin dinamik şekilde değişebilmesi ve kendi kaynak tabanını geliştirebilmesi gerekir.

‘Küçük meta üretimi’ (2) ve ‘pazarlarla etkileşim’ konuları, köylü tarzı üretim ve arz ilişkilerinin kapitalist sistemle olan ilişkisi konusunu akla getirir. Bu ilişkinin anlaşılması için ‘kapitalist işletme’ tanımına bakmakta yarar vardır. Bir işletmenin kapitalist olmasının koşulları, (1) piyasa için üretim ve/veya ticaret yapması, (2) işçi emeğini sömürerek artı değer oluşturması ve (3) bu artı değere el koyarak bunu işletmenin sermayesini büyütmek için kullanmasıdır. Agroekolojik ilkelerle sürdürülen, emek sömürüsü içermeyen ve aracısız satışla (yerinden satış, gıda topluluklarına arz veya pazar yerlerinde satış) desteklenen bir üretim şeklinde bu koşullar yerine gelmez. Satış ediminin kendisi pazarı (piyasayı) ve meta oluşumunu gerektirse de, Karl Polanyi’nin (1944, Büyük Dönüşüm) tarihsel verilerle açıkladığı gibi, “piyasaların varlığı mutlaka piyasa ekonomisi anlamına gelmez.” Nitekim Boratav (1980), “Kapitalist olmayan tarım yapılarının ve özellikle küçük üreticiliğin kapitalist bir sistem içindeki yeri nasıl açıklanabilir?” sorusuna aradığı cevaplarda, küçük meta üretiminde “doğrudan doğruya artığa el koyan ana kategori”nin tüccar olduğunu, “tüccarsız bir ticaretin mümkün” ve “tarihsel olarak da gözlenmiş bulunduğunu”, ve ‘tüccarsız ticaretin’ “herhangi bir sömürü ilişkisi yaratmadan” sürdürülebileceğini belirtir.

Yeni köylülük için çeşitlilik anahtar bir kavramdır. Bunun bir yönü, tarımsal ekosistemlerde kültür bitkilerinin, hayvanların çeşitliliği ve yabanıl biyoçeşitliliğin korunmasıdır. Tarımsal çeşitlilik arttığında hastalık ve kayıp riskleri azalır, son ürün çeşitliliği artar, yaşamsal ihtiyaçların daha fazlası karşılanır, öğelerin birbirini desteklediği sistemler oluşur ve dışsal girdi ihtiyacı azalır. Öte yandan, üretimin ve yaşamın desteklenmesi için gelir getirici faaliyetlerin çeşitlendirilmesi de önemlidir. Arz edilen ürünlerin çeşitliliği kadar çiftlik turizmi ve eğitim faaliyetleri gibi ek gelir kaynakları da sürdürülebilirliği destekler.

(1) van der Ploeg, J. (2008). The New Peasantries (Yeni Köylülük Biçimleri). Earthscan, London.

(2) “(Küçük meta üretiminin) … dolaysız üreticinin, üretim araçlarına esas itibariyle sahip olduğu; esas olarak kendi ve ailesinin emeğiyle, kısmen veya tamamen piyasa için, fakat tüketim amacıyla (birikim yapmadan) üretim yaptığı bir “durumu” içerdiğini söyleyebiliriz” Boratav, Korkut (1980), Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm.

X
X